10 Haziran 2008 Salı

Daylight Dies – Dismantling Devotion


İlginç bir şekilde artık Amerika’dan da duygusal içeriği yoğun, Avrupa’nın soğukluğuna hakim gruplar çıkıyor, aynı Agalloch gibi Daylight Dies’da hamburgerin, kötü biranın ve obezite nin kalbi Amerika’dan çıkma bir doom grubu. Önümüzde ki albüm grubun ikinci albümü olması sizi yanıltmasın, grup aslında düşündüğünüzden biraz eski. 1996 da üç kişilik bir proje olarak başlamış, ama bu müziğin yurdunda doğmamanın getirdiği zorluklarla ancak 2000’e doğru bir şeyler kaydedecek kadroyu toparlamışlar (memleketimin kimi gruplarına örnek olması gereken bir davranış bu bekleyip vazgeçmeme durumu zanlımca). Bir takım demolardan sonra Relapse Records’la anlaşıp bir albüm yayınlamışlar [2002] (ki relapse records benim hatırladığım kadarıyla bir death-grind şirketi) ve ondan sonrada kimilerimizin Emperor, Zyklon, 1349 ve Age of Silence dan bildiği İngiliz şirket Candlelight’dan bu son albümlerini çıkarmışlar.

Albüm Volume 11 adlı pekte referansları güçlü olmayan Carolina da ki bir stüdyo da kaydedilmiş. Ancak Mastering daha evvel bir çok projeden bildiğimiz (Katatonia, Opeth, Pain of Salvation…) Fascination Street stüdyolarında yapılmış. Ses genel olarak gayet iyi. Her türlü enstrüman rahatlıkla anlaşılıyor. Bir çok ecinnilik düşünülmeden yapılmış temiz bir mix var karşımızda müziğin tarzına da uygun olarak. Bir çok goth metal ve goth rock grubunda genelde insanların dikkatini çekmeyen bir ayrıntıdır bu genelde. Herhangi bir HIM yada Sentenced albümü elinize aldığınızda ve tabii ki unutmadan Type 0 Negative’in de bir çok albümünde bu mixaj deliliği söz konusudur. Fade inler outlar gitarların odada gezmesi sesten sese atlamaları bir çok vokalin etrafınızda korolar oluşturması genelde söz konusudur ve tabii ki bu canlı da aynı olmuyor. Ancak Daylight Dies ne çaldıysa onu yansıtmış albüme.

Albümde kullanılan enstrümanlara bir göz gezdirirsek bildiğimiz 2 gitar bir bas bir davul bir vokal 5 lisi karşımızda. Albümde gitar namına hem akustik, hem temiz hem distortionlu gitarlar kullanılmış ki buda bir nevi agalloch’la benzerlik gösteriyor. Ama Agalloch’un aksine burada kullanılan akustik gitarlar hiç mi hiç folk etkili değil. Müziğin geneline ve gitarlara hakim olan genel tını Katatonia’nın Brave Murder Day zamanlarında kullanılan temiz gitarlar, October Tide tipi yürüyüşler ve Agalloch ve eski Anathema tipi tabiri caizse öten distortiunlu gitarlar. Bas ve davullara gelirsek yine eski Anathema gözümüze çarpıyor. Davullar özellikle My Dying Bride yavaşlığı sınırlarını zorluyor ki bu benim genelde hoşuma giden bir şey değil.

Bu tip gruplarda benim gözümde şarkıları bir nevi taşıyan davul olduğundan gitarlara uyumlu giden davullar pek de benim ağzımın tadına uygun değil. Gitarist davulu denilen terim de belki buradan çıkma. Genelde Besteyi yazan Gitaristin davul yazmasıyla ortaya çıkan bir bütünsüzlükten kaynaklanan bir terim. Bir nevi tek sesliliğe yol açıyor. Ama bu her zaman başarısız olacak diye de bir şey yok. Açıkcası davullar bas ve ritm gitarın çaldıkları arasında sıkışıp kalmış. Ne aralara yaratıcı bir iki atak ne de aynı ritm içinde bir iki varyasyon yazılmış. Belki benim klasik bir doom grubundan beklentim yüksek biraz ama dediklerim olsaydı en azından benim açımdan daha az yorucu bir albüm olurdu. Vokallere gelirsek şu ilk göreceğimiz şey. Brutal vokalleri yapan vokalistin ses rengi Opeth’den Mikael Akerfeldt’in kine şaşırtacak derecede benzemesi. Gayet başarılı ama deminde bahsettiğim sadelik biraz burada batmaya başlıyor. En azından bir iki yerde destekleyici bir iki tane geri vokal kaydetseymiş yine albüm genelinde zaman zaman kulağa batan tek düzelik biraz hafiflemiş olur. Albümde olan bir başka vokal çeşidi de Bas gitaristin yaptığı temiz vokaller. Lies That Bind ve A Life Less Lived adlı şarkılarda öne çıkan vokaller biraz yine Brave Murder Day’de ki Day şarkısı tarzında biraz da garip bir şekilde Dark Tranquillity’nin The Minds Eye’da kullandığı bayan vokallerine benziyor yapısal olarak. Tiz ama sakin bir vokal. Kesinlikle Sopranoluk derdine düşmemiş ve keşke daha çok albüme yayılsaymış dedirtiyor. Özellikle albümde ki bir çok temiz gitarlı sakin bölüme serpiştirilmiş olsa gayet güzel bir varyasyon, langır langır giden doom dan biraz uzak bir hava estirmiş olurdu.

Bu albümü şarkı şarkı incelemeyeceğim keza genel yapı itibarı ile pek uygun değil. Ardı ardına gelen şarkılar aslında bir şarkı olarak da gayet rahat lanse edile bilinirmiş aynı Green Carnation’ın Light of Day, Day of Darkness albümü gibi. Şarkıların genel yapısı araya serpiştirilmiş temiz gitarlı bölümlerin üstüne kurulu brutal doom rifleri gibi olduğundan bir çok şarkı aynı tada sahip ve ne yazık ki benim gözümde “bu şarkısız güne başlayamam” tadında bir etki bırakmadı. Klip şarkısı Lies that Bind bile hit sayılacak bir şarkı değil. Ama bu sizi yanıltmasın kötü olduğunu iddia ettiğimden değil, sadece yukarıda da bahsettiğim albümün geneline hakim olan değişikliğin eksikliğinden.

Son sözlerime gelirsek. Bu albüm Doom’u eski tipinde seven, Brutal, Sade, Samimi bir albüm olmuş. Kişisel zevkime göre biraz fazla kuru olan albüm bence Doom müdavimi olan bir çok insanı tatmin edecektir. Bir sonra ki albümlerinin kesinlikle daha bana hitap edeceğini düşündüğüm Daylight Dies iyi bir ikinci albümle karşımızda.

Grubun Resmi Web Sitesi: http://daylightdies.com/
Lies That Bind Klibi: http://www.youtube.com/watch?v=TGIA6QXkRC0

Hiç yorum yok: