30 Haziran 2008 Pazartesi

Samael - Solar Soul (2007)


Samael, cehennemin kapısındaki bekçilerinden biri, dolayısıyla tavizsiz. Samael, Lilith'in kendini sunduğu iblisin adı, dolayısıyla aşk ve seksin, peşinden yasağın bilincinde... Ya da bu anlatımın 2000'li yıllar versiyonu: Samael, black metalden endüstriyele uzanan, benzersiz bir müzik grubu.

En sonunda yeni albüm tamamlandı ve haziran başında raflarda yerini alacak olan albümün promo kayıdı elime geçti. Şunu baştan söyleyeyim, son yıllarda hiçbir albümün çıkışını bu kadar merakla beklemedim, dolayısıyla siz tahmin edin bu yazının nasıl bir insanın kaleminden döküldüğünü. Evet, Samael benim için önemli bir grup. Tavrıyla, sahnesiyle ve hayran olduğum yaratıcılık kapasiteleriyle. Rain'le bağırmayı, Us ve Moonskin'le aşkı anlatılmamış şekilleriyle gözlemlemeyi, Reign of Light'la ellerimi iki yana açıp özgür hissetmeyi, Rebellion ve Exodus'la da güne başlayıp hayatın koşuşturmasına karşı atak geliştirmeyi çok severim. En sonunda yeni bir kapı daha açtı Samael. İşte Solar Soul.

Bu yazımda Samael'in kimilerince bozulma olarak görülen müzikal gelişimini detaylı olarak anlatmayacağım çünkü bunu zaten bir önceki albüm Reign of Light'ın kritiğinde ve peşinden gelen yorum yazılarında yeterince yaptım. Dileyenler o yazıya buradan ulaşabilirler. Yine de ilk defa Samael'le tanışanlar için müziği kısaca tarif edelim. Karşımızdaki grup elektronik etkiler kullanmaktan çok zevk alıyor. Xy, grubun klavye ve bateri düzenlemelerini yapan şahıs, besteleri de yapan kişi olduğundan müzik klavye melodileri çevresinde dönüyor. Sert gitar tonları ve riflerinden dolayı grup birilerine benzetilmek iştendiğinde genelde akla ilk olarak Rammstein geliyor ancak bu yakınlık bile oldukça mesafeli. Rammstein'a göre çok daha teknik bir müzik var karşımızda ve bu teknik yaklaşım, klasik müzik etkileri üzerine kurulu. Üç ölçek Rammstein, iki ölçek Nine Inch Nails, bir ölçek Kovenant ve orkestral düzenlemeler için de çeyrek ölçek Beethoven kullanıp, bu karışımı fusion elementleri, karmaşık elektronik bateri ritmleri, hırıltılı bir vokal ve sert gitar tonlarıyla tatlandırırsanız, Samael'in müziğine biraz yaklaşabilirsiniz ama en iyisi grubu dinlemek olur çünkü beyazın ne olduğunu bilmeyen birine karı tarif etmek zordur. Samael örneklenerek anlatılabilecek kar olmaktan çok, örneklemelerde kullanabileceğiniz beyaz kadar kendine özgü bir müzik yapmakta.

Albümün geneli hakkında söylenecek çok şey var aslında, çünkü Samael'in bu albümde sürprizleri var hemen dikkat çeken ve yer yer gerilerde duran. Ancak bu sürprizleri, şarkıların anlatımı esnasında vermeyi daha uygun buluyorum. Bunun da nedenini hemen söyleyeyim: Albümde benim falso olarak niteleyeceğim bir nokta var: O da içinde ruh halinin yer yer değişmesi ve bütünlük hissiyatının biraz sekteye uğraması. Bütün yerine parçalardan gitmek işte bu yüzden bu albüm için uygundur.

Açılış şarkısı albümle aynı adda: Solar Soul. Samael dinleyenler çok iyi bilirler ki bu adamlar inanılmaz iyi açılış şarkısı yaparlar. O şarkı öylesine iyi seçilir ki, o albüm sonrası çıkılan turnenin açılış şarkısı da mutlaka o olur. Bunu da genelde sert tonlu kesik gitar rifleri ve seyirciyi azdıran vokallerle yaparlar. Dolayısıyla Samael'in bir best of'u çıksa (-ki Centuy Media böyle bir best of'u piyasaya sürüyor) herkesin içinde görmeyi beklediği şarkılar genelde albümlerin açılış şarkılarıdır. Solar Soul'da ise açılış şarkısında bir sürprizle karşımıza çıkıyor Samael.

Girişte, elektronik bir örnekleme bize merhaba diyor ama öylesine seçilmiş ki bu merhaba, sanki başka bir şarkının sonundan buraya miras kalmış gibi. Benim bu konuda bir yorumum var elbette. Geçen sene Samael bilindiği gibi Era One adlı bir proje çıkardı. Gitarsız, tamamen elekronik olan bu çalışmayı grup Era One ismiyle yayınlamak istedi ama Nuclear Blast, Era One by Samael adını kullanınca, Samael bir kez daha eleştiri yağmuruna tutuldu bu adamların artık rock ve metal müzikle bir alakası yok diye. Dolayısıyla Solar Soul'un girişi birşeylerin devamı olduğunu hissettiren bir numarayla başlıyor. Hesap ortada, Reign of Light'ta nerede kaldıysak oradan yola devam ediyoruz diyorlar ve ben bu yolda onlarla olmaktan son derece zevk alıyorum. Sonuç mu? Hiçbir gruba benzemeyen tamamen Samael'e özgü gitar tonu aynen yerinde. Vorph'un vokali aynı, hatta bir önceki albüme göre daha iyi düzenlenmiş ve Vorph söze çok güzel başlıyor: "Go, if you want to know!"

Solar Soul'un Samael tarihi için önemli bir şarkı olduğunu düşünüyorum çünkü bu şarkıda klavye merkezde durmuyor. Çoğu yerde olayı geriden yönetiyor. Yine geri planda olayı yöneten besteyi yapan Xy ancak gitarın ön plana çıkması acaip güzel bir tat vermiş. Vorph yine şarkının sözlerini kişisel gelişim kitaplarındaki sözler gibi yazmış. Aslında bana bu hep kara mizah gibi gelmiştir ama bu müziğe acaip yakışıyor. "One Nation, generation, connecting people, in the collective mind."

Şarkı kesinlikle albümün en iyi çalışmalarından biri. Nedenlerine gelirsek, ilk olarak nakarat sonrası başlayan harika gitar rifinin belirtmem gerek. Ancak bundan daha önemli olan, kesinlikle dikkat etmeniz gereken bir nokta var: Şarkının süresinde kayıtlı olduğu nokta 2.59. Bu noktada Xy öyle güzel bir geçiş düzenlemiş ki hayran olmamak mümkün değil. Ben ilk duyduğumda bunlardan daha fazla isterim dedim ve merak etmeyin fazlasıyla var albümde. Senfonik müzik yaptığını iddia eden pek çok grubun bu detayı duyması gerek. Xy bu işi gerçekten çok iyi biliyor ve bana Samael'in birgün sahneye kocaman bir orkestrayla çıkacağı gerçeküstü bir hayalin kapılarını aralatıyor. Yazdığı kısım tam olarak yaylılardan duymak isteyeceğiniz harika bir geçiş.

Üstünde bu kadar uzun konuştuğum mükemmel bir orkestrasyon içeren Solar Soul için iki şey daha söyleyeceğim, aklınızda tutun: Vorph şarkı aralarında, sürekli hırlıyor. Bir de bu şarkının ruh hali kesinlikle depresif değil. (Kenara yazdım bunu)

Promised Land'e, ikinci şarkıya merhaba diyoruz. Neyi aklımızda tutuyoruz? (Hırıltı ve depresif olmama durumu demiştin abi. Sanırım bu depresiflikten uzak durma Samael'de çok karşılaştığımız birşey değil, doğru mu? )Evet kesinlikle öyle. Üstelik ikinci şarkının pozitif etkisi ilkinin iki doz üstünde. Samael ilk iki şarkıyla gerçekten aydınlık bir etki bırakmış ve alkışlanası bu iki iyi şarkı üstüste güzel oturmuş.

Promised Land'in adıyla söylememiz gerken bir şey var bir de. (Tevrat'tan bu değil mi abi? Ne alaka, bunlar dindar bir müzik mi yapıyor?) Böyle bir saptama doğru olmaz ancak Vorph'un din gibi kitlesel etki bırakan düşüncelere büyük sempati duyduğunu söyleyelim. The Cross'la Hıristiyanlık'a, Inşallah'la İslam'a dokunmuştu, sırayı da bu şarkı almış. Kitlesel hareketlere de sempatisi olduğundan, bir dönem Ein Reich, Ein Volk, Ein Fuhrer yazılı Samael tişörtleri görülmüştü piyasada.

Şarkının artılarını sayarsak, ilk olarak nakaratı gerçekten mükemmel. Ve evet, bir de Xy öyle bir orkestrasyon kullanmış ki 3.09 noktasında, ilk şarkıdaki etki bunun yanında geride kalmış. Nakarattaki çift kanal vokal kaydı, vokalistlere okulda ders olarak okutulmalı. Hırıltılar demiştim ya? (Evet abi,hatırladım.) Bu şarkıda da fazlasıyla var, bunu da not al, bu kısma geleceğiz.

İlk iki şarkı bittiğinde, kafamda tek bir şey vardı. Samael Passage'dan sonra, 2007'de bir daha milat yaşıyor olsa gerek çünkü grup Passage albümüyle (Ep'leri saymıyorursun sanırım, anladım abi) tarz olarak negatif devam ederken, şarkı sözlerinde karanlıktan çıkıp aydınlığa ulaşmaktan bahseder olmuştu. İşte bu albümün ilk iki şarkısınd,a sözlerle birlikte müziğin de ışığa çıktığı bir etki göze çarpıyor. Ancak ileriki şarkılar gösterdi ki, bunu düşünmek için erken davranmışım. Samael, Yin-Yang anlayışını çok sever, Ceremony of Opposites'i bilenler iyi bilir. İçiçe geçen iyi ve kötü karşılıklı birbirine diş geçirir, iyinin içinde kötü bir noktadır, kötünün içinde de iyi. İşte bu iki şarkı karanlığın içindeki iki aydınlık noktadan ibaret.Üçüncü şarkıyla birlikte pozitiflik kaybolmaya başlıyor.

Üçüncü şarkı Slavocracy, albüm çıkmadan Samael'in sitesinden yayınladığı bir çalışmaydı. Mastering'i bitmemişti. Görüyorum ki giriş rifinin üstüne Xy klavye yerleştirmiş ve ilk halinden çok daha etkili bir hale sokmuş şarkıyı. Sözleri ve gitar yapısıyla albümün Passage dönemine uzanan ilk kancası diyebiliriz. Takılınması gereken bir kanca. Güzel bir noktada kendine yer bulan bu şarkı, albüm içinde dinlenmekten zevk alınacak bir yere oturmuş. Sertliğin yayılmaya başladığı güzel bir nokta. Passage döneminin en güzel yanı olan karmaşık bateri yapılarının geri gelmesi de ayrıca sevindirici. Hemen şunu söyleyelim, Reign of Light'ın tekdüze baterilerine kıyasla bu albümün baterileri birkaç adım ileride.

Western Ground'un girişini duyduğum anda çok sıkıcı damgasını yapıştırdım. Exodus döneminden miras kalma doğu etkili bir melodi üzerine kurulu. Hemen şunu belirtelim ki bu doğu etkisi albümde pek çok şarkıda göz kırpıyor ve artık Samael'in bir parçası olmuş gibi duruyor. (Orphaned Land gibi mi?) Hayır. Onlar gibi direk o kültürün müzikal öğelerini kullanmıyorlar, ancak kimi yerlerde melodiler batının akor düzenindense doğunun makam düzenine uygun olarak kuruluyor. Sıkıcı başlayan bu şarkıyı da, bu doğu etkisi ve nakarat sonrası giren klavye melodisi kurtarıyor. Vasat giriş melodisi ve vasat giriş vokali, bu kısım yüzünden affedilebilir ne de olsa Xy'nin performansı yine göz dolduruyor.

Şimdi... On the Rise... Ne oluyor be diyebilirsiniz bu girişe, çünkü beklenmeyecek bir şekilde hızlı başlıyor şarkı. Anlattığı seyler Reign of Light ve My Saviour şarkılarının bir karışımı gibi. Passage dönemine ikinci kanca, ancak kimseyi kandırmayalım, bu şarkı Passage'da olsa asla öne çıkamazdı o albümde. Albümün ve son yılların en sert Samael şarkılarından biri olduğunu söyleyebiliriz. İlk dinlediğimde çok ilgimi çekmemişti ama albüm tekrar tekrar çalarken, bir kaç kez On the Rise başlasın diye beklediğim oldu. Orda mısın? (Ya, manitayla konuşuyorum telefonda! İki dakika rahat bırak be abi!) Söyle manitana, ben bu şarkıyı duyunca şüphe ettim acaba bu beste gerçekten de bu dönemde mi yapıldı yoksa Passage dönemi yapıldı da yeniden ısıtılıp bize mi sunuluyor diye. (Efendim aşkım? Yok ya manyağın birine çattım da, Samael diyor başka birşey demiyor.)

Sırada Allience var. Alliance...(Zırrr) Alo? (Afedersiniz, erkek arkadaşım şey dedi Samael'in yeni albümünün kritiğini yapıyormuşsunuz.) Evet? (Benimde bir katkım olsun diye şeyettim.) Şeyet tabi. (Alliance şarkısı da bana Together adlı şarkıyı hatılatıyor. Acaba o da Eternal albümü dönemi bestesi olabilir mi?) Olabilir evet. Ancak bu şarkının ara kısımları kesinlikle şey... Nasıl desem,. (Oynak?) Evet, öyle. Grubu bu şarkıyı çalarken kesinlikle canlı izlemek lazım... Ya baksana Allience konusunda seninle aynı düşünüyouz ya? (Evet?) Boşver erkek arkadaşını gel seninle bir Alliance yapalım biz. (Hayvan! Çat.) Şarkı güzel ama yıllar sonra akılda kalacak bir çalışma da değil. Orkestrasyon çok geride kalsa da yine çok başarılı. Xy Passage için yaptığı gibi bu albüm için de klasik müzik etkili bir ekstra çalışma kaydetse gerçekten tadından yenmez birşey çıkar karşımıza.

Albümün yine güçlü ve sert şarkılarından biri Suspended Time. Benim de favorilerimden. Passage dönemini anımsatan numaralar var ancak o dönemde dahi olmayan bir numara var ki, cidden şaşırtıcı. Şarkının nakaratını Vorph, eğitimli bir bayan sesiyle birlikte söylüyor. Vokali duyduğumda Cradle'dan tanıdığımız Sarah Jezabel Deva bu dedim ama bu konuyla ilgili hiçbir bilgiye ulaşamadım. Bu şarkıya kadar bahsettiğim tüm şarkıları bana kim olduğunu söylemeden dinletseler direk Samael derdim ancak bu şarkının nakaratını dinletseler Vorph'un sesinden emin olmadan önce aklıma ilk gelecek isim Cradle Of Filth olurdu. Albümde kaçırılmaması gereken şarkılardan. (Zırr) Alo? (Ya bak senin hayvan olduğun konusundaki görüşlerimi değiştirmedim ama, bu şarkıda bayan vokali büyük ihtimalle şu anki Elis solisti olan Sandra Schleret yapıyor. Önceki albümde Heliopolis'de de o geri vokal yapmıştı çünkü.) Heliopolis'de geri vokal mi vardı? (Hani böyle iç çeker gibi inliyordu ya başında?) Nasıl inliyordu, yapsana azıcık. (Ya hani böyle...Öküz! Çat.)

Valkyries New Ride. İlk duyduğum anda bile işte bu dememi sağladı bu şarkı. Bu nasıl gaz bir giriştir. Ve bu nasıl tatlı bir vokal başlangıcıdır? Hırıltı... Hişşt! (Abi baktım notlara iki kere hırıltı diye not düşürtmüşsün. Bir de benim kız birşeyler dedi hırıldamakla ilgili, arada sana küfür ediyordu ama tam anlamadım derdini.) Bu şarkının girişinde "hı, he, hı, he" gibi sesler çıkarıyor Vorph ve şarkının ortasında da bu eğlencesine devam ediyor. Elektronik geçişleri ve nakaratındaki pozitif ruh hali gerçekten dinlenmesi zevkli bir yapıt olmasını sağlamış bu şarkının. İddia ediyorum, vokal yapmaktan zevk alan ve o doğrultuda da böylesine eğlenen Vorph gibi çok az solist var şu anda. Sözlerini henüz tam olarak çözemedim, çözdüğümde bu şarkının hastası olma ihtimalim çok yüksek. Vorph'un vokali için şunu söyleyelim, kesinlikle kendine özgü işler yapıyor. Sözleri zaten özgün, tekniği de öyle. Ancak hepsinden önemlisi hiçkimsenin yapmadığı kadar atraksiyon katıyor hemen hemen tüm şarkılara.

Gelelim, zurnanın zırt dediği yere. Şarkımızın adı Ave! Samael'den konuşulduğunda grubu tanıyan tanımayan herkes ukalalık yapar, grubu kötü çocuk olarak nitelemek kolay olduğundan. (Bırak abi ya, ben onları black metal yaparken seviyordum. Tırt çıktılar.) Peki canım Samael'in yaptığı black metal nasıldı? (Şey abi, bir albüm vardı hani... Aşkım neydi o?)( Şu herifle muattap etme beni ya, Samael demoları saymazsak sadece iki albümünde black metal yaptı. Worship Him ve Blood Ritual.) Evet ve yöntemi basitti. Sert vokali, yapışkan çok tekrarlı gitarla kamufle et, düşük tempolu ama yüksek tuşeli baterilerle bunu depresif kıl. Git sevgiline söyle, özellikle Blood Ritual dönemi black metal arıyorsa gerçekten buyursunlar Ave!'e. Bu şarkı o dönemin ruh haline çok yakın. Yapısı da neredeyse aynı sadece gitarları modernize edilmiş. Tek başına değerlendirildiğinde iyi bir şarkı ancak albüm içerisinde ruh bütünlüğünü bozuyor. (Bu herif bana laf mı şoktu şimdi?) (Yok bir tek sana değil, galiba genel anlamda Samael dinlemeden zevzeklik yapan herkese kaptırdı.) Black metal yapacağım diye yola çıkan grupların çalışmalarının genelde sahte olduğunu düşünüyorum. Müziğe gerçekten ruhundan bir parça üfleyen kişiler, sadece içeridekini dışarıya duyururlar. Sonuş bazen karanlık bazen aydınlık, bazen black metal, bazen hard rock'tır. Önemli olan içeridekini dışarıya sumaktır ve Samael işte bu noktada çok başarılıdır. Tabi çok az kişi bilir Blood Ritual albümü sonrası Vorph'un şöyle bir açıklama yaptığını: "Bir daha böyle hissetmek istemiyorum ve böyle hissetmekten korkuyorum. Bu şarkıların yazım sürecinde yaşadıklarımı bir daha yaşarsam, bu hayata devam edemeyebilirim."

Quasar Waves albümün yine sürpriz şarkılarından biri. Şu döneme veya bu döneme benziyor demek zor çünkü bu şarkı daha önce bahsettiğim doğu etkileri taşımaktan öte tamamen doğu motifleriyle kurulmuş. Ciddi ciddi acaip oynak kılınmış. Yani bu ritmle göbek atmak gerçekten mümkün. Ara kısımlarda Vorph'un Hey,hey,hey nidaları da acaip zevkli birşey çıkarmış ortaya. Sözleriyle de öne çıkıyor şarkı.

Son şarkıya geldik. (Zırr.) Ahahah, biliyordum bu kızın yeniden arayacağını. (Caner, ben Emre.) Sen nereden çıktın oğlum? (Abi yazının taslağını yollamıştın ya bana göz atayım diye, dayanamadım geldim. Son şarkı olan Olympus için albümün en zayıf halkası yazmışsın. Ben sabah akşam bu şarkıyı dinliyorum, bence taş gibi şarkı.) Tamam Emre, fikirlerini dikkate alacağım.Şarkının hala albümün en zayıf çalışması olduğunu düşünüyorum ama en azından adı sempatik. Giriş melodisine de sözüm yok, hatta buradaki aksak giriş takdire şayan ama yine de şu eleştiriyi yapayım: Her albüme müthiş ihtişamlı giriş yapan Samael, kapanışları bir türlü bu kadar ihtişamlı yapamıyor. Temponun çok fazla düştüğünü düşünüyorum bu şarkıda.

Grubun resmi sitesindeki bilgiye bakılırsa, grup albüme bir de bonus şarkı ekleyecek ancak bu şarkı promoda yer almıyor. Belki o şarkının eklenmesiyle kapanış daha lezzetli bir hal alır. Gerçi grup bu şarkıyı en sona değil ortalara koyacağından bahsediyor.

Sonuca gelelim. Samael benim beklentilerimi karşılayan bir albüm yaptı. İlk defa Samael dinleyecekler için uygundur bu albüm. Samael'le daha önce tanışıp yaptığı müziği sevenler de zevk alacaklardır Solar Soul'dan. Yok hiç Samael dinlemediyseniz ve yıllar önce Samael konserinde no techno diye bağıran zihniyetin bir uzantısıysanız ve bu yazıyı buraya kadar okuduysanız baya bir mazoist eğilim gösteriyorsunuz demektir. O zaman boşverin Samael'i, İsmail'e bakın siz. İsmail YK dinlemek kendinize acı verme eğiliminizde size yardımcı olacaktır.

(Aşkım kim bu herif ya?) (Manyağın biri işte.) (Niye manyak olsun, yazdığı seyler güzeldi aslında.) (Manyak olmasa seninle benimle konuşmazdı.) (Neden ki?) (Hepimiz hayal kurarız ama hiçbirimiz aslında varolmayan kafamızda yarattığımız insanlarla albüm konusunda tartışmayız.)( Nasıl yani biz aslında yok muyuz?) (Yokuz...)

Yok musunuz? Sen şu kızı iki dakika başbaşa bırak bakayım benimle, var mısınız yok musunuz görürsün.

(Hayvansın sen!)

-Bitmez-

Hiç yorum yok: