30 Haziran 2008 Pazartesi

W.A.S.P. - Dominator (2007)


Herzaman dinlemekten tat aldığım bir grup oldu Wasp ama ne yalan söyleyeyim hiçbir zaman en sevdiğim gruplar arasında saymadım. İnanılmaz eserler bırakmış olduğu doğrudur. Wild Child gibi, Headless Children gibi, Chainsaw Charlie gibi. (Elbette daha bir sürü var ama benim bugüne kadar en çok dinlediğim üç şarkısı bunlardır.)

Grubun diskografisini takip etmeyi ben 99 tarihli Helldorado’dan sonra bıraktım. Her ne kadar pek çok kişi bu albümü çok sevmiş olsa da ben aradığım hiçbir şeyi bulamamıştım bu albümde. Albümü göklere çıkaran yorumlarla görüşlerimin tamamen zıt olması beni öyle fena soğuttu ki Wasp’tan, sonraki albümler Unholly Terror, Dying For the World ve birbirini takip eden konsept çalışmalar The Neon God 1 ve 2 ‘yi doğru düzgün dinlemedim. Yer yer denk geldiğim şarkılar oldu tabi ama hiç biri de bana ne güzelmiş, bu albümü edineyim dedirtmedi. Sonuç olarak bu ay içinde resmi olarak yayınlanacak olan Wasp albümünün kritiğini, 99’dan beridir Wasp’a küsmüş olan birinin yorumlarıyla değerlendirmiş oluğunu belirtmem gerekiyor… Ve ayrıca bu kişinin, bu albüm sayesinde Wasp’la yeniden barışmış olduğunu da. (En azından Wasp müziğiyle, çünkü kızdığım yanları da var Wasp’ın.)

Wasp her zaman Blackie Lawless’ın önderliğinde ayakta kaldı. İlk dönemlerinde müzik ve sözlerin hizmet ettiği tek bir şey vardı: Rock&Roll… Sonraki zamanlarda Blackie’nin siyasi söylemleri de grubun bir parçası halini aldı. Hem siyasi söylemler ve hem “Fuck like a beast” gibi sanatsal sözlerin bir arada olması belki başka bir grupta yadırganabilir ama ben bunu anormal bulmuyorum. Grubun daha adının açıklamasında bu ikilem karşınıza çıkıyor zaten. Grubu ben her ne kadar alışkın olduğum şekilde Wasp diye yazsam da, esas halinin W.A.S.P olduğunu biliyoruz. Evet ilk görünümüyle eşek arısı (aslında yaban arısı) anlamına geliyor ama Amerikan litarütüründe açılımı “White Anglo Saxon Protestan.” Bu kimlik, Amerika’da milliyetçilik çatısı altında ırkçılık yapan bir grubu sembolize ediyor. (Derin konular.) Dolayısıyla, Wasp Amerikan ırkçıları tarafından çok sevilen bir grup. Amerikan bayrağını sıkça kullanmalarının da bu etkiyi azalttığı söylenemez. Ancak Blackie ve çetesi W.A.S.P’ın açılımının başka şeyleri ifade ettiğini de sıklıkla vurgular. Bunlarda en çok kullanılanı “We are sexual perverts”dir. Fuck like a beast’e yakışıyor doğrusu.

Lafı fazla uzatmadan Domination albümüne geleceğim. Bu albümün detaylı parça parça analizini yapmayı aslında düşünmüyordum ama yine kendimi kaptırıp bunu yaptım. Tüm şarkılar için yazmam gereken şeyler aslında aşağı yukarı aynı. Wasp tam olarak benim onlardan beklediğim albümü yapmış. Tek şarkısıyla bile sıkmayan ve her dakikasıyla “Bu Rock&Roll bebek!” diyen bir albüm. Son bir kaç haftada pek çok köklü grubun yeni çıkan ya da çıkacak albümlerine bakma şansım oldu ama hiçbirini dinlerken bu kadar zevk almadım. Bu şarkı olmamış diyebileceğim tek bir şarkı bile yok ve bu yüzden ne zaman albümü dinlemeye başlasam en son şarkı bitene kadar tamamını dinliyorum. İşte benim için bir albümün kalitesini belirleyen önemli bir kaç noktadan biri: Bir bütüne hizmet etmesi. Hepsi aynı dönemde yapılmış, aynı kafa yapısıyla kaydedilmiş ve evet birbirini mükemmel tamamlamış. Albümün en iyi şarkıları şunlardır demem de bu sayede mümkün olmuyor çünkü söylediğim gibi Dominator belli bir eksen etrafında dönen tek şarkılık kocaman bir albüm gibi. Öyleyse bu ekseni tarif etmek gerekiyor.

Rotayı şöyle çizelim: Tempo yer yer yüksek, yer yerse Wasp’ın çok iyi yaptığını düşündüğüm ballad normlarına bürünüyor. Albümün yavaşlandığı ve hızlandığı anlar asla ve asla sırıtmıyor, şarkı sırası çok iyi ayarlanmış olduğundan. Bateri ve bas yapısı kesinlikle özgün, üst düzey teknik ya da başka hiçbir yerde duyamayacağınız bir şey sunmuyor size ama zaten sunuyor olsaydı parçaların bütününde kesinlikle sırıtırdı. Çünkü şarkılar son derece basit kurallar üzerine kaydedilmiş. Bateri ritmi veriyor, fonu dolduruyor, gitar teknik numaralara girmeden, şarkının melodisini çalıyor ve son dakikalarda mutlaka ama mutlaka vokali susturup solosunu şakıyor. Klasik Wasp soloları, melodik olmakla birlikte öyle tapılası armonileri de yok ama şarkının bütününe güzel hizmet ediyorlar. Bu kuralların üstüne altın oranıysa Blackie veriyor: Yer yer geri vokalleriyle de süslediği inanılmaz güzel ve kendine özgü vokallerle. Bu adamın sesini ne kadar sevdiğimi bir kez daha hatırlıyorum Dominator’la. Rock&Roll’un gaza getirici ve yer yer duygusallaştıran etkisini en güzel veren gruplardan biri olan Wasp’la yıllardrı ayrı kalmanın özlemini de defalarca kez dinleyerek gidermeye çalışıyorum. Ekseni çizdik, şimdi etrafında dönelim.

Açılış şarkısı Mercy. İntro yok, örneklemeler yok sadece mükemmel bir melodi ve sizi direk kendine bağlayan Blackie vokali. Sözleriyse akılda kalıcı olmasıyla birlikte şarkının hissiyatına gerçekten tam oturmuş: “I will make you cry aloud” dediği anda, bu performanstan memnun kalmamak gerçekten zor.

Bateriyle başlayan bir şarkı Long Long Way to Go. Bildiğiniz herhangi bir Wasp şarkısıyla Motörhead ruhunu birleştirin, işte size Long Long Way to go. Gitar solosu nispeten uzun tutulmuş ve kesinlikle vokalin giriş ve çıkış anlarıyla harika bir uyum ortaya koymuş. Hatta solonun, daha doğrusu soloların süresi Blackie’nin vokal süresinden daha uzun sürüyor ve Blackie “faster” derken gitarın hala geride solo atmaya çalışması çok güzel bir etki yapmış.

Take Me Up adlı şarkı albümdeki ilk ballad ve beni The Idol dönemine götürdü, oradan da Headless Children’lara. Giriş melodisi son zamanlarda en çok dinlediğim Fields of the Nephilim şarkısı The Watchman ile neredeyse aynı ama şarkının kalanı son damlasına kadar Wasp. Şarkının üçüncü dakikasında gitarın köprü görevi yaptığı bir kısım var ki tam da Wasp’dan beklediğiniz bir numara. (Ben üstüne solo bekliyordum o noktada yanıldım, kabul ediyorum.)

Tempo yine yükseliyor ve yapı olarak bana Chainsaw Charlie’yi hatırlatan The Burning Man başlıyor. Yüzde yüz gaz ve sözleri kesinlikle ilk anda beyninize yerleşiyor: “Oh run run, daddy’s got a shotgun!” Albümde melodisi en kolay akılda kalan çalışma bu şarkı. Bir de solosunu duyunca ne düşündüğümü söyleyeyim size: Niye artık bu tarz gitar soloları duyamıyoruz gruplarda? Kimse kusuruma bakmasın ama Maiden’da da Slayer’da da solo duyduğumda çoğu zaman sıkılırken Wasp sololarını duymaktan kesinlikle memnun oluyorum.

“I can’t take anymore… I have no more wings…” Evet yine bir ballad ve yine dört dörtlük Heaven’s Hung in Black. Yine the Idol’a uzandım ben. (Girişindeki klavye melodisi bildiğim kadarıyla bir marş. İç savaş dönemi marşlardan biri olduğunu düşünüyorsam da, Amerikan kültürüyle western filmleri hariç o kadar da içli dışlı olmadığımdan tam da bilemiyorum. Norveç milli marşı olsa tanırdım muhtemelen. ) Bu şarkıda “Don’t you leave me tonight” derken Blackie, eğer duygulanmıyorsanız sizi tebrik ediyorum. Ne de olsa, insanımsı görüntünüzün altında, insangillerden çok hayvangillere yakınsınız.

“Heaven’s hung in black” söyleminin şöyle bir hikayesi var bu arada: Bu sözü Abraham Lincoln’un Gettysburg savaşından sonra ölü sayısını gösteren raporlara baktıktan sonra kullandığı kaydedilmiş. ( İç savaşın, en önemli çarpışmalarından biri olduğunu biliyorum ama Spagetti Western’ler de pek karşılaşmadım açıkçası. Eh ne de olsa Spagetticiler Abraham Lincoln’e de yer vermediler hiç.) Blackie’yse Lincoln’den yola çıkıp bu şarkıyı yazarken gözlerinin önüne Irak’ta ölmek üzere olan bir Amerikan askerini getirdiğini ve o askerin cennetin kapısında St. Peter (aziz Peter oluyor) tarafından bekletildiğini çünkü cennette boş yer olmadığını söylediğini hayal ettiğini belirtiyor. Hatta sözde şarkının sözleri bu aziz ve askerin konuşmasıymış. (Bu konuda söyleyeceklerim ileride…)

Heaven’s Blessed için söyleyebileceim hiçbir şey yok. Mükemmel bir giriş ve dip gürültüsü varsa bu şarkıda eğer benim algılayamadığım, eminim o bile son zerresine kadar Wasp’tır.

Teacher… Yine mükemmel bir giriş melodisi. Ardından zillerle yapılan basla tamamlanan bir kısım, kısaca şöyle diyor : “Hazır mısın?” Ve sizi hazırsınız. Adını gördüğümde I don’t need no doctor gibi bir şarkıyla karşılaşacağımı sanmıştım ama yanıldım. O tarz bir şarkı bu albüme yakışmazdı çünkü. “I will be your teacher baby” ve “I will be your teacher preacher” gibi sözleri olan bir şarkıdan nasıl bir ruh hali beklersiniz? Bu şarkıda tam olarak o var işte.

Teacher’dan sonra sona yaklaşıyoruz ve Heaven’s Hang in Black’in farklı bir versiyonunu duyuyoruz bu sefer. Girişteki marş kısmı olmayan ve dipte uzayan giden bir gitar sesini duyduğumuz bu versiyonu da ilk versiyonu kadar iyi. İlk versiyon yedi dakikayken, bu hali 3 dakikadan biraz uzun. İlk versiyonunda girişten sonra distorsiyonlu gitarlar devreye girerken, bu ikinci şeklinde sadece vokaller ve bir kaç notayı dolaşan gitar sesi var.

Ve kapanış: Deal with the devil. Diğer şarkılar Rock&Roll ruhunu daha Heavy Metal’e yakın bir halde bize sunarken bu şarkının melodisi ve gitar kullanımı tamamiyle Rock&Roll. Albümün ortasında bir yerde olsa kesinlikle uyumu bozardı ama sonunda olunca benim sözüm yok. Ha eğer Helldorado dönemini sevdiyseniz, size en yakın gelecek Wasp şarkısı budur diyebilirim. Ancak Helldorado’da hiçbir şarkının kapanışı bu şarkı kadar gaz, bu şarkı kadar güzel değildi. (Yine Chainsaw Charlie diyorum.)

Son olarak Wasp’ın adı gibi albümün konusunda da yine bir ikilem yarattığını belitmek gerek. Yani bana göre albümün büyük falsosundan bahsetmek gerek. Şarkı sözlerine baktığınızda Blackie’nin her şarkıda bir erkeğin ağzından kadınına çıkan sözleri duyduğunuzu hemen anlıyorsunuz. Ancak Blackie’nin bir iddiası var! Diyor ki: “ Bu albümde şarkıların erkeğin kadınına yazdığı sözler olduğunu düşünebilirsiniz. Oysa bu sadece görünen yanı. Aslında bir emperyalist devletin diğer devletleri kadını gibi kullanmasını anlatıyorum. Çünkü Amerika bunu yapıyor. En büyük müttefiki İngiltere’yi bile her türlü küçük düşürüp kendi amaçları için kullanıyor. Evet erkekler de bunu kadınlara yapıyor. Amerika gibi büyük ülkeler de hem daha küçük ülkelere, hem de bizzat kendi halkına…” “Amerikalı olmakla her zaman guru duydum ama 11 Eylül olayları sonrası Amerika’nın kararlarını ve hareketlerini gördükçe de, bu zaman kadar hiç Amerikalı olmaktan böylesine utandığımı hatırlamıyorum.”

Konuyla ilgili benim yorumuma gelirsek, Blackie’nin Amerikan politik kararlarını eleştirmesini samimi bulsam da, “Aslında biz derin grubuz öyle kadındı, seksti muhabbetleri işin görünen kısmı” söylemi için şunu söylemek istiyorum: “Bir s.ktir git!” Ne yaptığın artadayken, sözler ortadayken ve böylesine güzel bir şey oratadayken niya illa da olduğundan daha farklı görünmek istersin ki?

Albüme çok büyük bir zevkle 10 veriyorum çünkü gerçekten dinlemesi inanılmaz zevkli ama aynı şekilde bu tavra on üzerinden 0 veriyorum, çünkü inanılmaz yapmacık. (Albümün adının ve kapağının da bu tavra hizmet ettiğini görmek gerçekten can sıkıcı.)

Ben Wasp’ın “We are sexual perverts”’ini alıp bu albümü baş tacı ediyorum. Anglo Saxon Protestan kısmıysa bana bir şey ifade etmiyor. Eden varsa bir zahmet Amerika taraflarına yönelsin çünkü “Bu gece seninle aşk yapacağız” diyen bir şarkıdan, aha da Amerika İran’a saldıracak burada onu anlatıyor manasını çıkartabilen bir insanla ben aynı havayı teneffüs etmek istemiyorum.

Mükemmel müzik, mükemmel bir bütünlük, gerizekalıca berbat bir etiket! Daha ne diyeyim…

Şu anki WASP kadrosu:
Gitar-vokal: Blackie Lawless
Gitar: Doug Blair
Bas:Mika Duda
Davul: Mike Dupke

Not: İnternette araştırmaların sonucu: Yukarıda bahsi geçen marş, bizzat Gettysburg marşıymış. Güney’in resmen savaşı kaybettiği çatışmayı anlatıyormuş.
Not2: Clint Eastwood, İyi Kötü ve Çirkin’de her iki tarafa da bulaşıp, ikisinden de hazetmez ama başka filmlerinde genelde güneyli olmuştur.
Not 3: Alakasız not yazmakta üstüme yoktur.

Hiç yorum yok: