12 Haziran 2008 Perşembe

Tiamat - Prey (2003)

Arınmak İçin Avlanmak

Yazmak için güzel bir gece ve elimizde hiç yeni albüm yok bu gece yazmaya değecek. O zaman bizde geçtiğimiz köprüleri bir daha geçeriz. 

Eski albümlere söyle bir bakınca aklıma bir çok albüm geliyor. Bir sürü özel albüm, hatta yazsam okuyucularında çok seveceğini düşündüğüm albümler. Bu elbette çok güzel olurdu. İyi bir kritik ve ardından gelen güzel yorumlar (yazı hakkında değil albüm hakkında olan yorumlar) kadar tatmin edici bir şey yok bizim yaptığımız işte.

Çok seveni olmadığını düşündüğüm özel bir albüm seçtim kendime. Tiamat - Prey...

Tiamat'ın son stüdyo albümü olan Prey aynı zamanda Tiamat'ın müzikal evriminin en son halini temsil ediyor. Bazı gruplar müzikal arayıştan çabuk çıkarlar, bazı gruplar aradıklarını bulur ve buna rağmen devam eder. Tiamat bence böyle bir grup. Aradığını Wildhoney ile bulmuş Johan ve çetesi. Ama onlar devam etti. Esas olan bir şey oluşturdular ve sürekli bunun çevresindeki şeyleri değiştirdiler. Skeleton Skeletron ile gerçek barların gerçek müdavimleri oldular fakat Judas Chirst ile gotik masalların içine geri döndüler, masal lafı sizi yanıltmasın, Tiamat'ın masalları hayata dairdir. 

Prey ise Judas Christ'ten bir sonra ki adımı oluyor. Müzikal ve ruh açısından Judas'ın başlattığını Prey bitiriyor (Judasın başlattığını av bitiriyor). Albüm kitapçığının fotolarından albüm kapaklarına kadar herşey bu tamamlamayı doğrular nitelikte. 

Prey'in kayıtlarından bahsetmek benim için şu an çok angarya bir şey. Gene de elimden geleni yapacağım. Albüm kitapçığına göre Prey'in kayıtları The Temple of The Crescent Moon'da Johan Edlund'un mühendisliğinde yapılmış (muhtemelen ev stüdyosudur). Ek kayıtlar Modern Art stüdyolarında Sam Carpenter tarafından yapılmış. Mastering ise bir çok gruptan aşikar olduğumuz Finnvox'da Minerva Pappi tarafından kotarılmış. Tiamat için mekanik olmayan gitar ve davul tonları makbuldür. Bu açıdan oldukça yeterli olan Judas'ın tonlarına sadık bir ses söz konusu. 

Cain ile açılıyor albüm. Bir Wildhoney göndermesi duyuyoruz ilk önce. Sonra da şarkı bas melodisi ile bizi içine alıyor. Ana melodinin bas gitarda olduğu Cain aslına bakarsanız tipik bir gothic rock parçası ile Tiamat'ın kesişim noktasıdır Cain. Albümün için çok iyi bir başlangıç. Ten Thousand Tentacles ise şarkının bütünlüğünü oluşturan başarılı bir outro. Ayrı bir parça olarak kaydedilmiş ama ben onu Cain ile bir kabul etmek istiyorum. 

Johan Edlund tam bir bar filozofu ve romantiği. Öyle ki bir striptiz kulübünde cennetin kanatlarının yükselişini görebiliyor. Üçüncü türden bir arınma hikayesi anlatılıyor... and its the story so far...

Love In Chains. Okuduğum bir Tiamat röportajında Johan aşkın en büyük ve gerçek ilham kaynağı olduğunu söylüyordu. Bu yüzden de son iki albümdür Vote For Love ve Love In Chains gibi şarkılar yapıyor. İnsanlara hayat çok güzel ve herşey pembe demiyor. Biz siyahız ama hayat buna rağmen güzel diyor. 

Albümde en geç ulaştığım parça Divided oldu. Johan Edlund'un şarkı sözlerini ya olduğu gibi severim ya da olduğu gibi bırakırım. Divided böyle bir şarkı oldu benim için. içine giremedim yazılan sözlerin. Tiamat şarkısını hazmedebilmenin birinci koşulu şarkı sözlerinin içine girmektir. Divided'ı hala tam olarak anlamadım diyebilirim ama artık eskisi kadar ön yargılı değilim. Özellikle şarkının yükselişe geçip duygusal bir histeri krizi ve katharsis'e dönüştüğü yeri ile akılda kalıcı (ayrıca albümün ilk bayan vokalli şarkısı).

Carry Your Cross And I'll carry Mine bir Babil hikayesi. Ayrıca Tiamat tarihinde lead vokallerin bir bayan tarafından yapıldığı tek şarkı. Johan Edlund ise back vokalleri ile masum ve narin sesinin tezatı oluyor. 

Triple Cross ise Carry Your Cross'un başlattığı şeyi bitiriyor. 

İşte bu albümün avantgard sürprizi. Light In Extension. Şarkı sanki başka bir dünyadan geliyor ve bizlere Siyah Şövalyelerin zafer nidasını, bir kara film havasıyla anlatıyor. Ay çocuğu hepimize göz kulak oluyor...

Prey... İşte albüm de ki kara delik. 

The Garden Of Heathen bizi Clovenhoof için hazırlıyor. İnançlar ve gerçekler arasında bir aşığın şüphe duymaya hakkı var mıdır? Johan isyan etmekte ve karşıt olmakta hiç bir sakınca yok diyor. İkna olmamak elde değil.

Kirlenmiş ve yaşlanmış bir ruhu, hiç bir güzellik kurtaramaz diyor ünlü bar filozofu Johan Edlund. Nihil ise bu sözleri bize taşıyan aracı.

The Pentagram... Albüm içindeki bir diğer gizemli unsur... Man was the lord of himself. 

Prey'in kimler tarafından sevilip kimler tarafından sevilemeyeceğini kestirmek benim için çok zor. Dinleyin diyemem çünkü benim albümde bulduğum şeyleri bulabilir misiniz bilemem. Zaten bu makale için bir eleştiri demek de pek doğru olmayacaktır. Daha çok bir albüm hakkında deneme demek daha doğru olur. 
Tiamat Prey ile arınma istiyordu ama bunu herkesin istediği merciden istemiyordu. Geçtiğimiz günlerde toplama bir albüm ile raflara geri dönen Tiamat muhtemelen yeni bir albüm ile karşımızda olacak çok kısa bir süre sonra. O zamana kadar değişik bir Tiamat tecrübesi yaşamak isterseniz Tiamat - Prey iyi bir seçenek olabilir. Eğer grubu tanımıyorsanız bile bu albüm ile başlayabilirsiniz. Nasıl olsa Tiamat dinlemeye başlamanın tam olarak doğru bir başlangıcı yok. Ya seversin ya da sevmezsin. Hepsi bu.

Hiç yorum yok: