12 Haziran 2008 Perşembe

Moonspell - Sin/Pecado (1998)

Günahın Çekici Yüzü 

Moonspell, son günlerde beni en çok üzen gruplardan bir tanesi. Memorial'i dinlemek ya da dinlememek değil mesele, eski günlerinin anısını kirletiyor yeni müzik, yeni tavır ve yeni gidişat. 

Eski günlerden kastım ise sadece Wolfheart değil, Under The Moonspell'den The Antidote'a kadar geniş bir zaman aralığı. Rahatca söyleyebilirim ki , Moonspell'in Memorial albümü hariç tüm albümleri benim için çok özeldir. Her albümün kendi tarihi ve kendi hikayesi vardır benim hayatımda. 

Sin/Pecado bu hikayelerden son günlerde hiç aklımdan çıkmayanı...

1997 yılında Woodhouse da kaydedilen albümün prodüksüyonunu Waldemar Sorychta ve Moonspell birlikte üstlenmiş, miksaj da ise bu ekibe Siggi Bemm de dahil olmuş. Albümün kitapcığını görenler bilir. Sin/Pecado, Moonspell'in biz büyük grup olacaz dediği albümdür. Bu tavır ve tavırı haklı çıkaran estetik anlayış (ve özen) albümün her yerinde var. Grup fotolarında, şarkı sözlerinde, kapak tasarımında, albümün sesinde ve hepsinden önemlisi müzikte... 

Slow Down diyerek başlıyor albüm. Ezan sesi (under the moonspell'e göndermesi), klavye ve örneklemeler ile Fernando bizi uyarıyor, 'Sakin ol Tanrı seni duyabilir...'

Sanırım Fernando'nun lirik gücünü ilk bu şarkı ile hissettim. Kafanın içinde büyüyen yılan için... Onu affedebilirmisin? HandMadeGod hala dinlerken, Ferando'nun sözleri ile tüylerimi diken diken eden bir parça. Sadece sözleri okunsa bile etkisi hissedilebilir. 'Looks exactly like me, rather what i wanted to be... Can you forgive me?'

2econd Skin, Sin/Pecado'nun klip parçası. Ayrıca yegane brutal vokalli parçası sayılır (ufak tefek brutalimsiler, büyüteç ile aranırsa diğer şarkılarda da bulunabilir). 2econd Skin albümün en deneysel şarkılarından bir tanesi olsa da özellikle örneklemeleri ile, bir butterfly effect gibi size başka grupları hatırlatan bir parça değil, kesinlikle bir Moonspell parçası. Genelde bu albümde en çok eleştirilen şarkılardan bir tanesidir. Hatta The Butterfly Effect'in habercisi olarak yorumlayanlar da var. Ben şahsen bu yoruma katılmamakla beraber bu günlerde yalanlayamadığımı fark ediyorum. Şarkıya gelince, bu albümün bütünü bozmayan güzel bir şarkı derim fakat en iyisi asla demem. 

Bu albüm için zaten en iyi seçmek çok zor olur; özellikle de benim için fakat bir kaç tane en iyi seçecek olsaydım bunlardan bir tanesi Abysmo olurdu. Feedbacklerle dolunaydan dünya ya ayak basan gitarlar ile başlıyor Abysmo... Dinlerken hala bu şarkının nasıl düzenlendiğini, nasıl yapıldığını anlamakta zorluk çekiyorum. Albüm de hiç bir şarkının sözleri kötü değil. Zaten Moonspell şarkı sözü konusunda her zaman çok başarılı bir grup olmuştur, fakat ben genede etkilenmekten alamıyorum kendimi aradan geçen onca yıla rağmen... 'We sleep between the storm was and the storm which has to come...'

Flesh, Magdalene'nin introsu, onun kardeşi ve anlamının tümleyeni... 'Have you ever loved a woman/who instead of give or trade/would seduce you with a trade/have you ever loved this man?'

Magdalene, İsa'nın hahamların linç etmesinden kurtardığı hayat kadını ve İsa'nın ilk inananlarından bir tanesi. Tüm bunların dışında Magdalene İsa'ya aşık. İsa tüm insanları kurtarmak için gelmişti, fakat kurtuluşu sadece müjdeleyebilmişti. Oysa İsa Magdalene'i kurtarmıştı... Bir kadını kurtarmak için onu sevmek yeterli mi? Ya da kendini kurtarmak için... şarkı ise kadının da adamında kurtulmak için ihtiyacının ne olduğunu söylüyor... 'Kafanın içinde büyüyen yılanı takip et...'

Moonspell Sin/Pecado ile kurtlardan ve vampirlerden uzaklaşıp ayaklarını yere bastı. Hayattan bir albüm yaptı ve hayata dair her şeye değindi... Moonspell tarihinde sadece iki şarkıda 'fuck' kelimesi kullanılır. Bir tanesi toplum eleştirisi olan The Vulture Culture (gloria domini). Anne babaların okuması iyi olabilcek bir şarkı sözü.

Ve Avrupa Birliği... Moonspell bu albümü çıkardığında Portekiz avrupa birliğine girmemişti. Moonspell Avrupa Birliğine karşı bir gruptu (Mtv'den ödül kabul etmek ve AB'ye karşı olmak... çok moralim bozuluyor...). EroticA da bunun dışa vurumuydu. Moonspell o günlerde çok farkı bir gruptu... Fernando sahnede dünya balonu s.ker gibi yapıyordu, WE do not mind to be YOU derken.

Aşk şarkısı... Magdalene aşk şarkısı değildi, o daha düşünsel bir konuya değiniyordu. Bu yüzden Mute moonspell'in ilk aşk şarkısıdır diyebiliriz (Wolfheart' da aşk şarkısı yoktu kanatindeyim). Hatta bir yas şarkısı... No One Can Hurt Me Like You Do...

Kendi kendime sorduğum en yüzeysel soru bazen içinde boğulduğum en derin suya dönüşyor. Dekadance Tomorrow will i wake up diye başıyor. Albümdeki belki de en samimi şarkılardan bir tanesi. Düzenlemesini ayrıca çok sevdiğim bir şarkı. Fernando'nun ne kadar iyi bir clean vokali olduğunu gösteren parçalardan bir tanesi...

Hey You Little Jesus Bride Why Have You Smiled To Me?
Hey You Little Jesus Bride Why Have You Sang To Me?

Albüm'ün bir ayağı black metal üzerinde duran tek şarkısı. Aynı zamanda Sin/Pecado'nun en görkemli hali. Açılığın ortasındaki dur kalka kadar. Tek kelime ile Moonspell'in bütün görkemini üstünde taşıyan, ilahi bir şarkı. 'Let The Children Cum To Me...' Sadece Cum kelimesi bile yeterince tepki çekebilecekken Fernando söylenecek herşeyi söylemekten çekinmemiş.. Dark Funeral gibi sözüm ona satanist gruplar armageddon'dan bahsetmeye devam etsin. Hiç birisi bir hristiyanın canını bu şarkı kadar yakamaz.

The Hanged Man... 'İçinde ölmüş bir insanın intiharı sahtedir.' Moonspell bu sözler ile yavaş yavaş terk ediyor Sin/Pecado'yu. Klavye'nin huzurlu atmosferi gitar ve basın uyumlu gidişi ve Fernando'nun dingin vokali... The Hanged Man, boynunda ilmiği ile bize bilgelik yapan bir şarkı.

13! Albümün karanlığa teslim oluşu...

Söylenecek her şeyi söyledim mi? Sanırım hayır. Böyle albüm kritikleri yaparken zaten bir çok şey kaçıyor aklımdan. Bu gün ikinci bir Skeleton Skeletron kritiği daha yazsam, ilk yazdıklarımın üstüne bir ton şey daha eklerdim. Aynı şey bu albüm için de geçerli olacaktır. Dinleyin ya da dinlemeyin demem ama dinlemeye niyetlenirseniz şarkı sözlerine bakın derim. Emre ve Caner'in de muazzam yorumlar yapacağını düşündüğüm Sin/Pecado'nun kritiğini 2000-2001 kışını, Eskişehir'i, Quassar marka parfumün kokusunu ve bir kızı düşünerek yazdım, tıpkı albümün içine ilk girdiğim zamanlardaki gibi. Sanırım artık içim biraz daha rahat...

Hiç yorum yok: