30 Haziran 2008 Pazartesi

Samael - Reign of Light (2004)


Reign of Light adlı albümü incelemek için güzel bir dönem bence. Ne de olsa, önümüzdeki günlerde Samael'i yeniden dinleme şansına sahip olacak ülkem rocker'ları. (Afişler bile piyasada olmasına rağmen ben şüpheliyim gerçi, Samael Ağustos ve Eylül aylarında stüdyoda yeni albümün kaydıyla uğraşacağını duyurmuştu çünkü. Neyse ki resmi sitelerinde İstanbul konseri görünmekte. Bununla birlikte eylül boyunca başka konser görünmüyor.)

Bilindiği gibi Samael, özellikle Passage albümüyle birlikte önceki albümlerinde yer alan ağır ve aksak koyu black metal yapısından endüstriyel bazlı daha ritmik bir kimliğe geçiş yaptı. Bu geçiş şarkı sözlerine de yansıdı. Satanist, militarist ve okült temaların yerini yeni bir şeyler aldı... Garip bir şeyler... Tanımlaması zor bir şeyler... Yeri geldiğinde dinsel yeri geldiğinde siber gerçekler ve elbette ki yalanlar, evren, yaradılış, bilinç üstüne felsefi yaklaşımlar ve eskiden kimsenin tahmin edemeyeceği bir şekilde aşk Samael albümlerinde yeni konular olarak karşımıza çıkar oldu. Reign of Light albümünde bu gidişattan bir değişim olduğunu söylemek doğru olmaz.

Öncelikle müzikal yapıyı ele alırsak karşımızda yine aynı sert gitar tonları var. Black, gotik, vb. gruplarda genelde rastlayabileceğiniz şöyle bir durum vardır: gitar ana melodiyi verir klavye ve örneklemelerse atmosferi. Ancak bu albümde diğer Samael albümlerinde de duyduğumuz gibi klavyeler ana melodiyi vermekte. Bestelerin klavyeyle Xy tarafından yapılmış olmasından da kaynaklanan bir gerçek bu tabi. Gitarların görevi ise daha çok şarkıları sert tutmak gibi gelmiştir bana her Samael dinlediğimde. (Gitarsız Samael’in neye benzediğini de zaten Xy’nin diktatörlüğündeki diğer çalışmalarda görebilirsiniz ama bu başka bir konu).

Albümün müzikal yapısında Samael’in önceki albümlerine göre pek bir değişme yok denilebilir. Yani Samael girdiği patikayı adımlamayı sürdürüyor ancak sanki yolda yürürken iki detayı bu sefer daha az önemsemiş gibi. Özellikle Passage albümünde duyduğunuz kendini asla tekrar etmeyen özgün elektronik altyapının yerini bu sefer daha natürel tonlarda bir drum machine düzenlemesi almış. Önceden bunu hiçbir insan çalamaz diye düşünürken, bu albümle birlikte bu partisyonlar bir baterist tarafından çalınabilecek düzeye indirgenmiş diye düşünüyorsunuz. Baterinin yanı sıra kişisel olarak bu albümde kullanılan örneklemelere de ilk defa fazla özenilmediği kanaatindeyim. Daha önceki özenli seçimler yerini daha basit tonlara ve efektlere bırakmış. Sanki biraz acele edilmiş gibi. Klavye, gitar ve bas kullanımlarında değişen bir şey yok. Yeni dönem Samaelciler için sürpriz yok bu konuda ancak vokaller biraz farklı. Vorph, her albümde vokalini daha temiz hale getirmeye çalışmakta. Bu albümde de çabasına devam etmiş; ancak ben bu çabayı yersiz ve başarısız bulmaktayım. Rammstein tarzı vokal duymak istesem Rammstein dinlerim zaten. Vorph farkında değil galiba ama kendine özgü olan vokalini giderek yitirmekte.

Şarkı sözlerine baktığınızda yine aklınız karışıyor ve dürüst olmak gerekirse ben bunu severim. Mitoloji kitaplarından alınmış sayfalarca söz okumaktansa bir müzik insanının hayata farklı bakışını yansıtan sözleri incelemek, onun psikolojisinin nelere gebe olduğunu görmek daha çok ilgimi çeker. Bu albümde de Vorph yine siber uzaydan girmiş, dünyada birlik demiş, bir yerlerde hayattan kopmuş, oradan da daha karanlık düşüncelerine doğru uçmuş. (Tadını kaçırmayayım siz inceleyin bence.) Ancak nasıl olmuş da “inşallah” şarkının sözlerini yazmış bakın orayı daha çözemedim. Önceki albümde “Christianity Everywhere” diyordu Cross adlı şarkıda. Burada da İslam’a dokunma var. Din olgusundan kopamamış eski bir pagan sempatizanının gözünden bakmaya çalıştığınızda allak bullak oluyorsunuz ama bir sır vermem gerek burada: Vorph’un yaşadığı beyin fırtınalarını şiirsel bir dille şarkılarına monte etmekten inanılmaz bir tat aldığını biliyorum ve onun aldığı tat dinleyiciye de yansıyor kanımca.

Açılıştan itibaren albümde sıralanan şarkılar albüm içinde bir bütünlük gösteriyor. Bu yeterli değil diyenlere merak etmeyin derim, albümde hit diyebileceğiniz şarkılar mevcut. Açılış şarkısı Moongate hmm dedirtiyor size. Fena değil ama bu en iyisi olmasa gerek. Sonra “Inchallah” ve “High Above” adlı iki garip tematik şarkıyla ilgilenirken beklediğiniz hite ulaşıyorsunuz: albümle aynı ada sahip “Reign of Light” sözleriyle ve müzikal yapısıyla buraya kadar yazmaktan kaçındığım, aslında Samael’de genelde bir numaralı etki olan “gaza gelmek” hissini veriyor size. Vorph bu şarkıda çığlık bile atıyor çaktırmadan ve sözleri yıllar öncesinin My Saviour’u kadar iyi bence... Şarkı yalnızlığına aşık, başına buyruk anti kahraman adayları için... Daha sonraki şarkılardan On Earth yurtta barış dünyada barış hissi verirken (ein reich ein volk ein fuhrer yazılı Samael tişörtlerini görmemiş olduğumuzu varsayıyoruz burada), Oriental Dawn adlı şarkıda tam tersini hissediyorsunuz. Bir diğer şarkı olan On Earth de dünya şehirlerinden bahsediyor. Vorph onlardan bahsederken İstanbul dediğini duyamasanız da Ankara dediğini duymak mümkündür! Albümdeki en değişik şarkı olduğunu düşündüğüm As the Sun adlı şarkıyı da dikkatle dinlemenizi tavsiye ederim. En basit şarkı olmakla birlikte gitar kullanımını orijinal ve çekici buldum.

Bu kadar laftan sonra bir de sonuç yazmak gerekli tabi ki: albümde bir Rain yok tanrı bile ağlıyor insanların günahları için diyebileceğiniz. Bir Rebellion yok düzeni bir tek ben değiştirebilirim diyebileceğiniz. Bir Us yok o benim için yaratıldı ben onun için diyebileceğiniz. Ama bu albümde nota aralarında gezinen yine aynı yanar döner ruh var; yarı depresif, yarı karamsar ve çokça sorgulayan, sorular soran. Üstelik tutunabileceğiniz dalları da uzatıyor size: ister “Reign of Light”la kendi kendinizin efendisi olduğunuzu haykırın, isterseniz “Oriental Dawn”la kopacak olan fırtınanın sessizliğini değil, bizzat gürültüsünü dinleyin!

Samael’in en iyi albümü değil... Ama sapına kadar Samael... Evet yeniden devrim yapmıyorlar ama yaptıkları devrimden taviz vermeye niyetli değiller.

Hiç yorum yok: