30 Haziran 2008 Pazartesi

Therapy? - Troublegum (1994)


Yıllardır İngiliz ve Amerikan dergileri tüm zamanların en iyi rock albümlerini seçerler. Genelde Beatles, Pink Floyd ve U2 ikişer üçer albümle bu listeyi işgal eder. Buna sözüm yok ama benim listem hiçbir zaman bu listelerle kesişmez. Kimler bana ne derece hak verir onu bilmiyorum ama tüm zamanların en iyi Rock albümleri listesinde bence kafadan ilk onda olması gereken bir albümdür Therapy? grubunun Troublegum albümü.

Benim bu grupla tanışmam 1992 senesine rastlıyor. O günleri özlemle anarım çünkü müzikal anlamda keşfedeceğim yepyeni bir dünya vardı karşımda. Michael Jackson’dan Vanilla Ice’a doğru uzanan bir müzik dinlerken, Bon Jovi, Metallica ve Guns n’Roses’ la da yavaştan flört ediyordum. Blue Jean dergisinin albüm kritiklerinde Theraphy’nin Nurse albümünün kritiğini görmüştüm. Gruptan Irlandalı Indie topluluğu diye bahsediyordu. Indie hakkında pek bir fikrim yoktu. (Hala da yok J ) Merak içerisinde bu albümü almıştım bir yaz ayında. Sonuç mu? Bu ne be demiştim. Ağır tempolu aksak bir ritmde garip sözler üstüne kurulu gerçekten garip bir müzik. Bu adamlar o sıralar, Amerika’nın Nirvana’sının İrlanda karşılığı olarak piyasaya sürülmüşlerdi. (Doğru bir benzetme değildi. Nevermind gibi bir albümle asla boy ölçüşemeyecek bir albümdü Nurse ama şu var ki Nirvana’nın Bleach albümünün dağınıklığıyla Nurse’un karmançormanlığı bazen birbirini çağrıştırır.)Böylece Therapy?’e kısa sürede bay bay dedim. Yaklaşık bir sene sonra, iyice Heavy Metal denen müziği anlamama da paralel olarak, Nurse’un delicesine özgün bateri partüsyonları olduğunu farkettim. (O zamanlar partüsyon kelimesini kullanmamışımdır herhalde. 12 yaşındaydım sadece. )

Ve 1994 senesinde yine Blue Jean dergisinde Troublegum albümünün çıktığını okudum ancak bu sefer kıyıda köşede kalmış bir kritik değildi. Dergi neredeyse üç ay boyu bu albümden bahsetti. Dahası Rock Kazanı da bu albümden övgüyle bahseder olmuştu. Nurse gibi bir albüm dinleyeceğimi düşünerek albümü satın aldım. Daha doğrusu, o sıralar okulda okuyan ve Rock aşılamaya çalıştığım bir arkadaşıma zorla bu albümü aldırdım ve… Ve albümün kritiği işte buradan sonra başlıyor.

Eminim ki gaza getirici pek çok albüm dinlediniz ama sizi temin ediyorum bu sizin için farklı bir deneyim olacak.. Bu albümü şimdiye kadar dinlemediyseniz, aşağıdaki önergeleri uygulayınız:

1- Mümkünse orijinal cd ya da kaset formatında albümü edininiz. (Tercihen mp3 olmasın çünkü albümde tüm şarkılar birbirine yapışık. Bu ruhu bozmamak gerekli. İlla mp3 olarak dinleyecekseniz, şarkı aralarında boşlukları yok eden bir plug in kullanın)

2- Mutlaka şarkı sözleri elinizde olsun.

3- Sesi kökleyin


İlk şarkı. 1994 senesinden gelmesine rağmen ilk duyacağınız dört nota, pürüzsüz, sert ve aşık edici bir distorsiyonla kulaklarınıza ulaşıyor. Başlıyor herşey. Sadece dört nota ve ardından Andy’nin söyleyecekleri şunlar:

“My girlfriend says… that I need help...

My boyfriend says…I will be better off dead

I AM GONNA GET DRUNK, COME ROUND AND FUCK YOU UP!”

(O üç noktaların olduğu yerde tam anlamıyla saldırgan bir gitar sesi duyarsınız)

Size sadece ne oluyor lan demek kalıyor, içine kapanık her an patlamaya hazır gizli karamsarın sadece iki dakika süren muhteşemini dinler ve bateriye ve gitara ve gruba aşık olurken.

O iki dakikanın sonunda ise tüm zamanların en ünlü Therapy? hiti başlıyor. Bateri altı kez tomtoma vuruyor ve sizi Screamager kucaklıyor. Bu şarkıyı nedir bu kadar özel yapan? Belki inanılmaz tatlı yazılmış baterileri, belki bu kadar enerji dolu olmasına rağmen böylesine de vurdumduymaz olan gitar rifleri. Belki de Andy’nin romanlarda okunduğunda bile samimiyeti ve ahenkiyle sizi saracak olan sözleri.

“With a face like this I wont break any hearts…

And thinking like that I wont make anyfriends…”

“Your beauty makes me feel alone…

I look inside but noone is home!”

-Bu şarkı ne zaman çalsa yeni ergen, çekingen çocuk olurum yeniden. Aşık olacak birilerinin peşinden koşan, hayata aşık olmaya çalışan ama nasıl oluyorsa herseferinde yalnızlığına aşık olan çocuk. Benim için bu şarkı bu yüzden böylesine özel sanırım.-

Screamager’ı Hellbelly takip ediyor. Bu şarkıda çok önemli bir derdi var Theraphy’nin, “You just wanna be Jesus without the suffering” diyor nakaratlar. Melodik yapı hiç durulmuyor ve bateriler ilk şarkıdan beri sanki çalmaya hiç ara verimemişçesine benzer numaralar üstünde küçük eklemelerle devam ediyor. (Malesef ki grup bu bateristi daha sonra yitirdi ve Theapy’nin baterileri asla bir daha böylesine muhteşem olmadı.)

Daha Hellbelly biterken uzayan bir gitar sesiyle, Stop it you are killing me merhaba diyor. Therapy’nin müziğini anlamaktaki dönüm noktalarından biri bu şarkının girişidir bence. Nispeten yavaş bir tonda iki üç rif sıralanır ilk yirmi saniye boyunca ve şarkı durur. İki şarkının birleştiği anlarda durmayan Therapy? bu şarkının otuzuncu saniyesinde durur! İşte bu yüzden Therapy? sonunda soru işareti taşır. Alışmadığınız sözlerle sizi tedavi eden terapistler müziklerinde de bunu korurlar. Duran şarkı öyle bir rifle başlar ki, geride iki notaya vuran gitarın üstüne harika bir çeşitleme dinlersiniz. Tek bir şey hissettirir şarkının bu geçişi. Söze vurumu şöyledir: “Siktir lan!” Yıllar boyu, Andy bu şarkıyı çalarken tam bu noktada mutlaka gülüyordur diye hayal etmişimdir ve benim için unutulmaz bir andı 2004 senesinde Andy’i bu şarkı sırasında canlı izlediğim an. Çünkü en az benim kadar sarhoş olan Andy gerçektende yavşakça sırıtıyordu bu noktada. Sözlerine de değinirsem sanırım şarkının ruh halini daha dinlemeden biraz olsun anlayacaksınız. Şöyle başlıyor şarkı:

“The world is fucked! And so am I”

Ve nakaratta diyor ki:

“Idiot’s authority, promising equality!”

Şarkı inanılmaz güzel rifler sunduktan sonra başladığı gibi hız keserek ve hafifte bir solo kondurarak nihayete eriyor. Siz de terapinize devam ediyorsunuz çünkü sırayı Nowhere alıyor.

“Heaven kicked you out, you wouldn’t wear a tie!”

Emre’yle konuştuğumuz bir muhabbet vardır Dudizm üstüne. Bu şarkı kesinlike Dudizm marşlarındandır çünkü cennete gitmek zerre kadar umrunda olmayan bir adamdan bahseder. Solosu şöyle der şarkının, gel evladım seni içeriye alalım (içerisi cennet oluyor). Therapy’nin cevabı basittir. Yav kalkamam şimdi hocam, bir ara takılırım ben.

Hiçbir yere gitmeyen adamın şarkısını Die Laughing izler. Nowhere’le başlıyan ruh hali bu şarkıda aynene devam eder. Bolca yakınma duyarsınız ama yakınmaların sebebi sadece boşluk doldurmaktır çünkü sorun çözmek zerre kadar umurumuzda değildir. (Soru işaretine başımızı yaslayıp geyik yapmak daha çekicidir.) Şarkı I can’t remember diye biterken, Knives’tan beri en agresif şarkı başlar.

“Don’t belong in this world or the next one.” der Unbeliever ve devam eder, “Than you leave me, like the others, leave me to much time on my own..” Bunca vurdumduymazlık garip bir şekilde depresif bir karanlığa bürünür bu şarkıyla. Therapy? sizden desteğini çekmiştir bir anda. Başınızı yasladığınız soru işareti ellerinizden çekip alınmıştır. Ve sizi yapayalnız bırakır. Çok uzun süre yapayalnız… Ve işte böylesi bir zemine sizi kafa üstü çakarken, bu adamların gerçekten de sorunlu kişiler olduğunu anlarsınız. Güzel başlayan uçuş, “bad trip” e çok kolay dönüşmüştür.

En dibe vurduğunuz anda Trigger Inside başlar. Serttir, agrasiftir ve bir derdi vardır şarkının. Sizi kendi gibi psikopatlık sınırlarına getirdiğini bilir ve şimdi sizin içinizde ne olduğunu size söyler:

“Here comes the girl with perfect teeth,

I bet she won’t be smiling at me,

I know how Jeffrey Dahmer feels,

Lonely, Lonely…”

Şarkı sizden bir Dahmer yaratır. Dahmer kim midir? Tüm zamanların en ünlü seri katili hakkında internette bilgi bulmanız inanın zor olmaz.

Böylesine ritmik bir şarkıyla böylesine depresif olabilecek çok az grup vardır ve bu şarkı yüzünden grubun baya tepki aldığını da herhalde tahmin etmişsinizdir. Şarkı I have got a trigger inside’lardan you have got a trigger inside’lara doğru uzanarak son bulur ve sırayı Lunacy booth alır.

Konu aynen devam eder yalnız bu sefer kendinizi Dahmer’le birlikte bir hücrede “Sin” ve “Christ” konuları üzerine konuşurken bulursunuz. (Albümdeki tüm şarkılar farklı albümlerde hit olabilecek nitelikte ama bu şarkı onların arasındaki en sönük çalışmadır.) Şarkının son sözleri şöyledir: You are just the same as me. (Yalnız olan insanların hepsinin bir bütün olduğunu dolayısıyla ait olamayanların aynı şeye ait olduğunu vurgulaması açısından son derece ironik.)

Lunacy Booth’un üstüne bir kapı kapanma sesi duyarsınız ve Isolation başlar. Şimdi gerçekten hücredesinizdir işte. Bir kez olsun yapayalnız hissettiyseniz kendinizi çevrenizde insanlar varken, bu şarkı size gerçekten birşeyler ifade edecektir. Kendinizle konuşmak ve Therapy? ile konuşmak arasında gidip gelirsiniz. (Isolation bir Joy division cover’ıdır ama öylesine oturur ki albüm Joy Division bile şipheye düşebilir biz bunu Theraphy’den mi almıştık acaba diye)

Isolation’dan sonra Dönüşüm başlar. Kafka okuyanların çok rahat içine düşebileceği bir şarkıdır Turn. Neyin nasıl olduğunu sorgulamak istemezsiniz ama “You turn and face the strange” diye bağıran alt egonuzu bastırabilmeniz çok zordur. Neyin ters olduğunu niye mutsuz olduğunuzu bilmek istersiniz. Şarkı tanrı yakarışlarıyla son bulur.

Ve ne olur biliyor musunuz? Evet Therapy tanrıyı bulmuştur. Üstünkörü bakıldığında son derece gariptir şarkının girişi. Femtex adlı şarkının daha henüz girişinde şöyledir sözler: “Masturbation saved my life!” (Sözlerin görünen anlamı, bedensel mastürbasyonu anlatırken altlarında yatan anlam, Therapy’nin tanrı kavramıyla kesiştiği noktalarda kendini tanrı olarak görmesi ve kendi hayatındaki her bir müdahaleyi tanrının insanlar üstündeki bir eğlencesi, kişisel tatmini olarak görmesidir. Sapkınca belki ama sandığınız gibi satanik bir öge içermiyor)

Femtex albümün en önemli şarkılarından bir diğeridir. Sebebi ise boşlukta sallanan kişinin yeniden umursamaz ruh haline dönüşünü gösterir. Nakarat haricindeki tüm kısımlar, aynı psikopat havayı size sunar fakat nakaratla ruh hali değişir. Umarsamaz şamatacı arada bir geri döner. Neticede bir dişinin sesi son verir şarkıya ve karmaşaya: “That will never mean that I am just for you.” Ses dişidir ama öyle şuh bir vokal değil tatlı romantik bir tını içerir. Öyledir ki delirmenin sınırına uzanmış Andy ve akabinde biz, bu şarkıdan sonra sanki biraz olsun uyanırız. Şöyle der Femtex, ya tamam deliyim manyağım ben ama, abi nerede kalmıştık, bak bizim mahallede bir fıstık oturuyor onun için dünyayı değiştiririm yani. Netice mi? Yok öyle birşey, Therapy? dinliyorsunuz.

İşte sonuçlanmamanın iki arada bir derede kalmanın en güzel anlatıldığı şarkı burada başlıyor. Belirsizliği anlatır Unrequited ve bu belirsizliğin kronikleştiğini.

Kronik belirsizlik hiç de sevgi dolu bir son bulmaz. “I am in hell and I am alone” nakaratı ve mükemmel gitar rifleriyle son derece gaz bir kapanış şarkısıdır Brainsaw. Therapy? umursamaz, yer yer çok kızar, yer yer çok bağırır, hep sevişmek ister, kendisi hariç herkesi hayatın pis olmasından sorumlu tutar. Bu belki eleştirilebilir ama eleştirilemeyecek tek nokta varsa o da bu duyguları müzikle anlatmak konusunda tek kelimeyle üstat mertebesindedir.

Albüm böyle negatif mi bitiyor sanırsınız? O zaman Therapy, Therapy? olur muydu? Gizli şarkıda havada gökkuşağı var, almayın onu çünkü beni çok mutlu ediyor diyor grup.

Yazıyı çok uzattığımın farkındayım ancak Therapy?’i anlamak için gerçekten üstünde kafa yormak gerekli. Yoksa iki dakika dinlediğinizde sert müzik yapan bir grup olduğunu düşünürsünüz sadece. Yer yer alternatiftir, yer yer de metal. Ha bir de Indie ya da Indian, yani kızılderili! Evet öyledir Therapy?, ateş suyunu sürekli tüketir, at sırtında çığlık çığlığa gezer, estetiğe hayran olsa da kafa derisi yüzmekten çekinmeyecek bir şiddet ihtiyacından kopamaz.

Bu albüme kulak verdiğinizde, günümüzde Therapy?’i kopya etmeye çalışmış pek çok grup olduğunu görebilirsiniz. Ama hepsi bir şekilde gerek vokaliyle, gerek sözleriyle ve taklitçiliğiyle benden hep aynı damgayı yer: Ezik. Therapy? ise işini öyle iyi yapar ki başka gruplar gibi sizi salya sümük ağlatmaktansa, depresivite ve melankolinin kesişim kümesini bir de saldırganlıkla kesiştiriverir. Biçimsiz mi oldu? Yazılarınıza sürekli koyduğunuz, hayatın anlamını ararken kullandığınız o soru işaretiniz çok mu biçimli?

Notlar:

1 – Kapaktaki adamın kusan bir zat olduğunu hepiniz farkettiniz değil mi? Peki bedeninin bir soru işareti şekli aldığını?

2 – Albümün yapımcısı Chris Sheldon’dır. Miksajı da o kotarmıştır. Kimdir bu adam? Vaktiyle Roger Waters’la, Terrorvision’la, Radiohead’le, Anthrax’le ve Radiohead’le çalışmıştır. Belki de onun etkisiyle albümün tarzı metal, punk ve pop’un garip bir sentezidir.

Şarkıları üstüste monte edip kırk dakikalık harika bir etki yaratmak Chris’in mi yoksa Andy’nin mi fikriydi bunu bilmiyorum ancak hangisinden çıkmışsa bu fikir, bu sayede Therapy? Dendiğinde ilk akla gelen hep Troublegum olmuştur, bu albümdeki şarkıların tek tek değerlendirilmesi ikinci planda kalmıştır. Ta ki bir sonraki albümde duyacağımız Diane cover’ına kadar. Grup Diane cover’ıyla tüm listelerde en üst sıralara çıkmıştır.

3 – Albümü stantlarda her ismin altında görmek mümkündür. Pop, rock ve metal stantlarında da durabilir. Sanırım en doğru yorumu yine Chris Sheldon yapmış: “ Kolay akılda kalan bir yapıyla pop albümüdür Troublegum ancak Punk’ın enerjisini üstünde taşır. Ancak şu ana kadar hiçbir grup pop yaparken metal rifleri üstüne böyle bir müzik icra etmemişir. Andy’nin vokal performansı ve sert gitar tonları kesinlikle müziği Therapy müziği yapmaktadır.”

4 – Grubun kısa bir sürede hayran kitlesi onlara yeni bir isim takmıştı: “Şeytan Elvis’ler.” Bunun bir sebebi de çıkardıkları son demo da Evil Elvis adlı bir şarkı olmaıydı. Grup bu lakabı sevmiş olmalı ki, uzun süre Elvis tarzı favorilerle gezdiler ortalıkta.

Hiç yorum yok: