12 Haziran 2008 Perşembe

The Vision Bleak - The Wolves Go Hunt Their Prey (2007)

Korku Tiyatrosuna Hoş Geldiniz

Yazmaya devam etmek gerek. Ama çoğu zaman işler o kadar da kolay yürümüyor. Problem hep yapmak ile yapmamak arasında çok ince bir çizgiden ibaret, fakat irademiz (daha doğrusu iradesizliğimiz) bu ince çizgi karşısında bile oldukça çaresiz.

The Vision Bleak, bu grubu ilk duyduğum günleri hatırlıyorum. Empyrium ile özdeşleşmiş müzisyen Markus Stock (Schwadorf) efsanenin bitişinin ardından korku temalı bir gotik metal grubu ile geri döneceğini duyurmuştu. Beklemiştik. The Vision Bleak şimdi de üçüncü albümü The Wolves Go Hunt Their Prey ile karşımızda. 

Korku Tiyatrosuna Hoş Geldiniz

Nereden başlamak gerek? Önce kederli gerçekten bahsedelim. The Vision Bleak'i dinlerken kendinize Empyrium'u referans alırsanız aradığınızı bulamazsınız. Şurası bir gerçek ki Markus hiç bir zaman The Vision Bleak ile Empyrium arasında doğrudan bir ilişki kurmadı. Fakat aslına bakarsanız hala promosyonunda Empyrium elemanlarından gotik metal diye lanse edilen grup, kesinlikle Markus'un geçmişinden bağımsız değil. 

Ben The Vision Bleak'in promosyon makalelerini hep çok sevmişimdir. Bu albüm içinde kendi internet sayfalarında dramatik ve melodik bir korku literatürü demişler. Güzel söz. Üstelik anlamsız sayılmaz, The Vision Bleak ilk albümünden beri sürekli korku üzerine kurulmuş sanat eserlerini ve mitleri referans alıyor. Müzik ise her geçen albümde biraz daha sertleşirken bir yandan da melodik zenginliğini ve melankolik örtüsünü korumayı başarıyor (burada melankolik yerine kasvetli kelimesi de tercih edilebilir). Ama bir şeyler var ki içimim rahat etmesine izin vermiyor...

Kayıtları "Klangschmiede Studio E" denilen bir stüdyoda yapılan The Wolves Go Hunt Their Prey ses olarak son zamanlarda dinlediğim her grup gibi oldukça başarılı. The Vision Bleak'i biraz daha özel kılan şey ise hem çok sesli hem de yer yer çok çalgılı yapısına rağmen sert ve boğuk olmayan bir ses yakalayabilmişler (Tıpkı bundan önceki albümlerinde olduğu gibi). Artık kayıtlar belirli bir standarda eriştiler ve göründüğü üzere daha değişik şeyler duyma ihtimalimiz kayıt teknolojileri ile doğrudan alakalı. Yine de var olan imkanlar ile de özgün sesler yakalanabileceğine inanıyorum (bilakis biliyorum). Sanırım kabul görmüş şablona sadık kalmak en güvenlisi. 

Albüm Amala & Kamala adlı intro ile başlıyor. Bir sonraki şarkı She Wolf'un muhteşem vokal melodisinin gitarlar ile çalınmasından ibaret olan intro oldukça iyi bir açılış. Amala & Kamala'ya gelince, 1920 yılında Reverend J. A. L tarafından Hindistan'da bir mağarada bulunan iki küçük kızın adı (bu hikaye gerçektir). 

She Wolf ise kanımca albümün en güzel şarkısı. Özellikle de nakaratı ile beğendiğim şarkı grubun kariyerinin en güzel şarkılarından bir tanesi. 

The Demon Of The Mire, bir black metal grubundan duysak çok da şaşırmayacağımız bir rif ile başlıyor. Kabul etmek gerek The Vision Bleak tarzında geçen metal tanımını çağdaşlarına göre çok daha iyi taşıyor. Güzel şarkı.

Bundan sonra dinlediğimiz üç şarkıyı The Black Pharaoh üçlemesi olarak betimleyebiliriz. Introduction, The Shining Trapezohedron ve The Vault Of Nephren-Ka. Topluluk kendisine seçtiği temaları üstünde gayet iyi taşıyabilen bir topluluk. The Black Pharaoh üçlemesi de, üçlemenin gerektirdiği oryantal etkileri üzerinde taşıyor fakat bunu The Vision Bleak çizgisinin dışına çıkmadan, oldukça minimal etkiler ile yapıyor.

The Eldrich Beguilement. İlk nakarata kadar dinamik fakat soğuk kanlı trafiği ile tipik bir The Vision Bleak parçası. Nakarat ile kendini gösteren senfonik etkiler de bu portrede kendi yerini rahatça buluyor. Kapanış solosu güzel tonları ve melodisi ile dinlemeye değer. 

Atmosferik başlangıcı ile oldukça iddialı Evil Is Of Old Date. Hız kazandığı rif ile heavy metal'e has groove bir hava kazanan şarkı albümün en hoş şarkılarından bir tanesi. Temponun dur kalklar ile parçalanmasına (özellikle black metalde) gönlü razı olmayan birisi olmama karşın Evil Is Of Old Date'in başlangıçtaki dur kalklarından hoşlandım. Ayrıca She Wolf'tan sonra nakaratını en çok sevdiğim parça Evil Is Of Old Date oldu. 

Ve albümün kapanışı, By Our Brotherhood With Seth. The Vision Bleak'e yabancı olmayanlar topluluğun albümlerinin finalinde nasıl bir tutum sergilediklerini bilirler. Kabaca altını çizmek gerekirse görkemlidir aradığımız kelime. Tıpkı bir korku romanı (ya da filminden) beklediğimiz gibi. The Wolves Go Hunt Their Prey'de de işin rengi değişmemiş. Oldukça güzel bir şarkı.

The Vision Bleak, yer yer senfonikleşen, yer yer scream vokaller ile black metalleşen güçlü bir gotik metal grubu. Makalenin başında da değindiğimiz gibi dramatik ve melodik bir korku literatürü. Üstelik oldukça orijinal bir iş yapıyorlar. Vaktiyle ilk albümlerinin (The Deathship Has A New Captain) kritiğini bira darkzine'da yaptığımda grubun çok da özgün bir iş yapmadığını yazmıştım. Kendi kendimi yalanlamak istemiyorum, hala The Vision Bleak'in müziğini oluşturan elementlerin hiç birinin özgün olmadığını düşünüyorum fakat ortaya çıkan ürünün de bir benzeri olmadığı çok açık. Peki benim içimin rahat olmadığı yer neresi, neden bu albümü ve bu grubu çok daha özel bir yere koyamıyorum. Sanırım cevap artık gotik edebiyattan eskisi kadar etkilenmiyor olmam, vampirler kurt adamlar ya da başka trajik anti-kahramanlar yerine daha hayata dair şeyler tema olduğu zaman duygulanıyor olmam olabilir. The Vision Bleak'in müziğine bu çerçeve ile baktığımda içten olduğundan şüphe etmediğim ama sadece eğlenmek amaçlı bir müzik yapıldığını görüyorum, ben ise artık bir müziği içselleştirmek için eğlenceden daha fazlasını arıyorum. 

Hiç yorum yok: